Braga morali ile içerde oynama avantajı eksiklere rağmen bu maçı bir şekilde alırız havasına sokmuştu bizi. Güle oynaya maçı beklerken son anda Egemenin sakatlık sebebiyle kadro dışı olduğu haberini aldığımızda anladık ki karın ağrısız maç olmazmış bize. Bu şartlarda hemen takıma 1 sene sonra da olsa tekrar adapte olmaya çalışan Ersan stoperdeki yerini almış, 18e alınmayan Sidnei ve cezalı Toramanda olmayınca kulübede defans oyuncusu kalmamıştı. Hücum bölgesinde ise tek şaşırtıcı tercih Simaonun sahada olmayışıydı. Gerekçesi neydi bilemem ama benim kafamda da Simao artık kulübede değerlendirilmesi gereken bir silah. Bu sebeple sahada gördüğümüz 11, şartlar çerçevesinde doğruydu denebilir.
Büyük takım, iç saha ve maçın ilk 15dk sı klişesi ile rakibe yüklenirken Ersanın henüz adaptasyon yaşamasından kaynaklı bir hatasıyla (diyelim) kalemizde golü gördük. Bu dakikalarda "yahu bu ligde her maçı tutarak oynasak ya, ne gereği var eski zaman büyük takımlığı yapmanın" veryansınındaydım. Gerçekten de ligdeki takımların güç dengelerine, oyun tarzlarına baktığımızda o eski zamanlardaki gibi toplu tüfekli saldırma devirlerinin çoktan geçtiğini görebiliriz. Artık bu ligdeki takımlar gol yememek için uğraşırken forvetteki süratli adamlara top şişirmek yerine 2 tane ayağa pas yapıp 3.yü o adamın önüne koyabiliyor ve karşısındaki takım büyük-küçük ne olursa olsun böylesine cümbür cemaat üzerine yığılmışken çok rahat kontra pozisyonlardan gol üretebiliyor. Bu yüzden hem oyuncu karakteristiklerinin seçiminde hemde oyun disiplini seçiminde bu gerçek gözetilmeli. Maçların özellikle başında sabırla ve az risk alarak hücum denenmeli. Bu seneki maçlarımıza baktığımızda genelde bu şekilde yakalanıp gol yediğimiz maçları hep yokuş yukarı oynadık ve çok yıprandık. Oysa Braga deplasmanındaki örnekte olduğu gibi çok zorlanmadan kontrollü bir şekilde oynayarak sonuca ulaştığımız gerçeğide ortada. Bu felsefe farkının bir başka göstergesi de takımın büyük maç tabir edilen maçlarda, yani derbi veya Avrupa kupası maçlarında üstün olabilmesidir. Genelde bunu oyuncuların maç seçmesine bağlıyorlar ama bence bu tamamen oyun felsefesinin farkı. O zaman içerde de oynasak, Anadolu takımlarıyla da oynasak bu felsefeyi korumak başarıyı getirecektir diye düşünebiliriz.
Karşılaşmanın seyrine dönersek sahadaki çaba Beşiktaşın ne yapıp edip bu maçı alacağının sinyalini veriyordu. Yedikçe attık ve Ersanın tüm hatalarını telafi ederek rakipten 1 fazla gol atmayı başardık. Maça başlarken Egemeni kaybetmek gibi bir de maç içinde Tanjunun omuzunun çıkmasına hocanın saha içindeki Veli çözümü ve Pektemeği oyuna sürmesi, Simaoyu (etkili olsun olmasın) dakikaların ilerlemesini beklemeden direk 2. yarıda oyuna sokması doğru ve cesur hamlelerdi. Baktığımızda takım tüm zorlukların üstesinden gelip önemli bir rakibi yenmişti fakat yine bir derbi öncesinde Fernandesi kaybetmenin üstelik aynı şekilde kaybetmenin sevimsizliği bizlere bu maça sevinme izni vermiyordu.
İnönüde rakiplerden yediğimiz dayağı sanırım Kadıköydeki rakip takımlar yemiyordur. Fernandes denen adam iyi-kötü 2 sezondur bu ülkede top oynuyor. En azından saha içindeki futbol kimliğini az çok herkes anladı. Kimse onun bir "futbol fahişesi" olduğunu söyleyemez, almadığı bir darbeden yere yattı diyemez, rakiplerine karşı acımasız sertlikler gösterdi diyemez, skor avantajı varken oyunu çirkinleştirerek maçın tadını kaçırdı diyemez. Yani bu adam sahada top oynamaya çalışan tırı-vırı yapmayan futbol anlamında iyi niyetli bir oyuncu. Kayseri maçında gözlerimizin önünde her ayağına top aldığında darp edilmiş ve hakeme gidip " hoca ağzımza sıçıyolar bu nedir" serzenişinde bulunmuş ve bir türlü rakibin sertliği kontrol altına alınmayınca kendi kontrolünü yitirip kırmızı kart görmüştü. Herkes "Fernandes kalitesinde bir adam bunu yapmayacak" dedi geçti. Bugün yine bir derbi arefesinde yine benzer idari sıkıntılardan zulme uğramış, rakibini sahada kovalayacak kadar delirmişse bunun için Fernandese kızamıyorum arkadaş.. Asla kart görmüş, takımı eksiltmiş oyuncuya helal olsun kocum demem ama bu adamada bu sebepten kızmaya vicdanım el vermiyor doğrusu. Ayıptır günahtır yapmayın bunu bırakın sahada adam gibi top oynansın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder