Avrupada sezon yarıladıktan sonra ligde de ilk yarıyı bitireceğimiz maçta güçsüz bir takımla içerde oynadık. İBB ve Samsun gibi sorunlar yaratacak bir takım değildi Karabük ama yinede bizim işimiz belli olmazdı. Son haftalarda eksik oyuncular sebebiyle hücum bölgesinde sürekli denemeler yapan Carvalhal bu sefer Holosko ve Pektemekle başlamamış, son maçlarda olumlu sinyaller veren Eduyu ve uzun zamandır kadroda yer bulamayan aslında bulduğu maçlarda da saç baş yolduran Ekremi sahaya sürmüştü. Kadro açıklandığında 4-4-2 oynayacak diye düşündürse de hoca Eduyu solda Ekremi sağda oynatarak klasik sisteme devam etti. Edu gibi bir oyuncu o bölgede ne kadar etkili olur diye düşünürken 1-2 uzun topla girdiği pozisyonlarda gördük ki sezon başındaki ağır hantal adamdan çok farklı bir Edu var sahada. Fakat bu öyle aman aman iştah kabartacak bir performansta sayılmazdı. Çalışkanlığına rağmen stili Almeidaya yakın bir oyuncu ve Bebe sahalara dönecekse 2. planda kalmaya mahkum olacak gibi görünüyor.
Aynı endişe soldaki Ekrem içinde mevcuttu. Maç öncesinde 11de olduğunu duyan herkes "-Ah -Vah" çekmeye başlamıştı bile. İlk pas hatasında bütün sülalesinin kulaklarını çınlatmaya hazır bir ön yargı karşısında oynayacaktı. Fakat Ekrem maça öyle bir başladı ki bütün endişelerin bir anda uçup gitmesini sağladı. Daha hemen maçın başlarında etkili ve estetik şutlarla kaleyi yokluyor bir yerde hocanın sürpriz golcüsü kimliğine bürünüyordu.
Rakibi yıldıran ve tamamen maçı kontrol altına alan Beşiktaşın gol bulmaması mucize gibi görünüyordu ve beklenen gol de devre olmadan geldi. Eskişehirde sezonun ilk golünü atan Almeida devre arasına giderken takımın son golüne de imzasını attı. Son haftalarda bir türlü şansını kıramayan Almeidanın gol bulması onu çok rahatlatmış görünüyordu. Gol sayısına takılıp kalanların göremeyeceği bir kaliteye sahip bu adamın sahada yaptıkları gerçekten takım adına çok faydalı işler. Son zamanlarda Q7nin ve Simaonun yokluğu onuda gol konusunda sıkıntıya sokmuş olsa da kalitesi tartışılmaz.
Maçın ilk yarısında o kadar üretken bir takım vardı ki sahada devre arasına giderken 2.yarıda maçın çok farklı bir skora doğru gideceğini düşünüyorduk. Fakat Beşiktaş maçın ilk yarısının bitmesiyle bir yerde sezonun ilk yarısını bitirmiş diyebiliriz. İlk yarı 2-3 dk da bir kaleyi yoklayan tempo yapan takım yerini uzatma dakikaları oynayan bir takıma bırakmıştı. Sanki hakem 2. yarı +45 tabelası kaldırmış uzatmaları oynatıyordu. Öyle aman aman tehlikeler yaşadık çok korktuk desek yalan olur ama senenin son maçında, hafta içi ve o soğuk havada tribünlere gelmiş insanlara 45 dk sıkıcı bir oyun seyrettirmek sahadaki isimlerin kalitesine yakışmadı. Sadece son 10 dk da Pektemek ve Necipin girmesiyle biraz silkelenip 1-2 pozisyona girildi ve maç 3 puana bağlandı.
Bu iki farklı devreyi düşünürsek oyuncuları sadece ilk yarı üzerinden değerlendirmek daha mantıklı olur. Kötü denilebilecek bir İsmail vardı sahada. Üstelik bu İsmail Almeidanın gol asistini yapmıştı. Son 2 maçta düşüşte olan 2 bekten Hilbert dün kendi standartlarında oynadı fakat İsmaili için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Veli yine çok çalışkan ve oyunu iki yönlü oynayan bir görüntüdeydi. Kalan oyuncularda hep alıştığımız kalitelerinden aşağıya inmediler. Zaten bu sene Beşiktaşın farklı görünmesinin en önemli sebebi de bu denge oldu. Oyuncuların fiziksel seviyesi ve form durumlar büyük dalgalanmalar göstermedi.
Gelelim Fernandese.. Hatta öyle bir gelelim ki hiç gitmeyelim gerekirse... Many, Ferdi, Doktor Manuel Sokrates, Ferro artık her ne dersek adına... Çok farklı bir ortasaha oyuncusu izliyoruz. Yıllar sonra eminim "Bizde bir Fernandes vardı..." diye başlayan cümleler kuracağız. Ben hem takımının en teknik oyuncusu olup hem de takımın en çok koşan - lafta değil hemen her maç yaklaşık 12km- bir oyuncu daha görmedim. Geçen sezon kalitesini gösterip kiralık modundan kulübün lisanslı oyuncusuna geçen Fernandes bu son dönemde özellikle yediği kesikten sonraki döneminde taraflı tarafsız herkese keyif veren çok üst düzey bir oyuncu. Bu kadar istekli ve etkili olmasının ardında belkide milli takıma geri dönüp 2012de forma giymek var. Sebep ne olursa olsun onu izlemek gerçekten olağanüstü bir keyif.
Önümüzde zor bir Avrupa serüveni, arada 5 maçlık bir Türkiye kupası macerası, play-off için iyi bir pozisyon alma savaşı ve zorlu bir play-off var. Takım bu kalitesini koruduğu sürece her birinde iddialı olacağımız aşikar. Haydi iyi seneler Kartalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder