Eksik oyuncularının çokluğuna son anda Almeida da eklenince Beşiktaş için iyice zorlaşan bir maç halini alan bir debiye çıktık. Derbilerde eksik oyuncuların önemi olmaz gibilerinden ezbere bir düşünce hakim ama ben hayatımda bir derbiye direk 11 oynayan bu kadar çok adamı eksik çıkmak zorunda kalmış bir takım görmedim. Hadi oynamamış Bebeyi, az oynayan Aurelioyu ve as mı yedek mi anlayamadığımız Rüştüyü bir kenara bırakalım. Kalanlar; Hilbert, İsmail, Fernandes, Quaresma, Almeida. Bunlar sakat ya da cezalı olmasa 5i birden ilk 11 oynayacak adamlardı. Olayı Fenere uyguladığımızı düşünelim bu maçta sahaya Gökhansız, Zieglersiz, Alexsiz, Stochsuz ve Sowsuz çıkacaktı. Kadıköy e giderken böyle bir kadro beni beklese herhalde güle oynaya giderdim.
Böyle bir maç öncesinde Fenerbahçenin 11i çok net bir şekilde ortadaydı. Ne oynadığı ve ne oynayabileceği de... Maçtan bir gece önce Aykut Kocamanın "Gökhan ve Emreyi kontrol ettik oynayabilecekler" dediği andan itibaren Gökhanın ve Emrenin muhtemelen maçı tamamlayamayacağını ve bunun erken olması halinde Mersin maçında yaşadığımız sıkıntıyı Fenerin yaşama olasılığının yüksek olduğunu çevremdekilere sayıkladım durdum. Bu kadar eksik gelen bir rakibe karşı neden böyle bir riske girdi bilmem ama şansı vardı ki bu hatanın bedelini ödemedi. Son haftalarda izlediğimiz Fenere baktığımızda formsuz bir Alex göze batmaktaydı Mersin maçından sonra Q7nin yokluğu aslında bir avantaj olabilir demiştim tıpkı Alexin varlığının bir avantaj sayılabileceği gibi. Son maçlarda özellikle 2. yarılarda Fenerbahçe sahadan kayboluyor, ilk yarıda ürettikleri yeterse kazanıyor yetmezse puan kaybediyordu.
Rakibin bu durumu ve takımdaki eksikliklere dayanarak sahaya sürülecek takım kontra futbolu iyi oynayacak ve orta sahada çok direnç gösterecek bir takım olmalıydı. Bu şekilde gol arayacak bir takımda Almeida-Edu yerine Pektemek-Holosko gibi adamlar ön plana çıkacaktı. Buraya kadar geldiğimizde hücum stilimize uymayacak Almeida ve formsuz Q7nin yokluğu isabet olmuş diyebiliriz. Takımın belden aşağısına baktığımızda hocanın çözüm üretmesi gereken en büyük sorun beklerdeydi. Özellikle sağbek Stochla eşleşeceğinden bu bölge hayati önlem taşıyordu. Hafta içi eski takımında Hulkla eşleşen ve harika bir performans sergileyen Tanjunun videosunu seyrettiğimde acaba mı demiştim sahada sağ bek olarak görünce o yüzden çok şaşırmadım. İlk yarı bir kaç pozisyonda zor durumda kalsa da bu pozisyonlar sonunda çok büyük tehlikeler yaşamadık. Zira hoca Sivokla bu olası hataları gidermeyi de planlamıştı. Diğer taraftaki seçim hiç aklımıza gelmeyen Ersan oldu. Nispeten o kanadı daha az kullanan Fenerbahçe nerdeyse hiç etkili olamasa da Ersanda öne doğru pek etkili olamadı. Bu seçimlerle ve taktik yapılanmayla maçın hemen başlarında Holoskoyla etkili kontra ataklar geliştirme şansını yakalamıştık. Fakat kornerden yediğimiz gol bütün akışı alt üst etti. Bu dakikadan itibaren artık Holoskonun sahada misyonu tamamlanmıştı.İlk yarı saha içinde herhangi bir değişikliğe gitmeyen hoca sabırla 2.yarıyı bekliyor doğruda yapıyor diye düşünebilirdik. Bu dakikalarda Emre ve Gökhanın sakatlıkları nüksedince 2. yarıda bizim yapabileceğimiz 3 hamleye karşı Fenerbahçenin 1 hamlesi olacağı görünmeye başladı.
Devre arasında herkes ilk yarı Stoch karşısında çok zorlanan Tanjuyu değişmek gerek diye düşünürken belkide hoca oyunun rakip yarı sahaya yığarak oynayacağımızı öngörmüş ve Tanjuyu sarıkart görene kadar oyunda tutmuştu. Bu dönemdeki performansına baktığımızda hem Stochla 1e1 iyi oynamış hemde birkaç pozisyonda hücuma olumlu katkılarda bulunmuştu. Maçın 2. devresinde Fenerbahce cezasahası etrafında dönüp duruyor ve rakibin ataklarını henüz orta sahadayken sindiriyorduk. Fakat sahip olduğumuz topları net pozisyonlara dönüştürecek hücum girişimlerini başlatacak Fernandes sahada yoktu. Aynı şekilde bu sezon en güçlü silahımız olan duran toplarda da bir türlü Fernandesin yerini dolduramadık. Hal böyle olunca tüm bu mücadelenin sonunda rakibi köşeye kıstırdığımız halde az sayıda net pozisyon üretebildik ve bunlarda da skor elde edemedik. Yani tüm bu eksikliklerden sadece ve sadece Fernandes sahada olsa gerçekten fark yaratabilirdik.
Mağlubiyete en çok hakkımız olan bir maçta ortaya konan futbol mağlup olmayı hakeden bir futbol değildi. Fakat ligin 25. haftasında oyundaki dengelerin artık pek bir ehemmiyeti kalmadı. Play-off treni kalkmak üzere ve güzel bir kompartımanda yer bulamazsak hedefe varmak çok daha güç olacak. Bu yüzden helal olsun çocuklar bu yoklukta iyi idare ettiniz demek boş. Fakat şunu söyleyebiliriz, rakibimiz ligde hemen arkasından geldiğimiz takım. Yani play-off öncesinde yetişmeye ve geçmeye çalıştığımız ilk takım ve en ideal 11iyle sahada pek göz doldurmadı. Kalan haftalarda çok fazla puan kaybedeceklerini öngörmek mümkün. Bu 9 haftada minimum puan kaybı yaşar ve takımı Manisa maçında bıraktığımız çizgiye tekrar çıkarırsak play-off döneminde çok önemli işler yapabiliriz.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil