Deplasmanda alınan 2-0lık sıradışı skor bu maç öncesinde herkesin turu garanti görmesine neden olmuştu. Fakat ülke kamouyunda ne kadar umursanmasa da rakip geçen yılın finalistiydi ve bu bir eleme turuydu. Bu da sahada en ufak bir aksiliğin telafisinin mümkün olmayacağı anlamına geliyordu. İlk maçta tutarak oynayan ve kontralarla etkili olan rakibimize tam da kendisi gibi bir taktikle oynayarak farklı bir maç ortaya koymuştuk. Bu maça çıkarken şartlar yine aynıydı, Braga mutlak gol atmalı biz yememeliydik. Bu durumda hocanın ilk maçtaki stratejiyle sahaya çıkma tercihine çokta fazla laf etmek doğru olmaz. Eğer golü yedikten sonra da bu işe devam etmiş olsaydı sanırım bugün elenmiş bir takımın arkasından konuşuyor olacaktık. Fakat hoca bu senaryoyu kafasında kurmuş olacak ki gol yedikten sonra hiç zaman kaybetmeden Necip-Almeida değişikliğini yapmıştı. Bu dakikaya kadar iyi kapanırken sürekli Tanjunun üzerine gelen rakip yine bu kanatta bir Simao-Tanju anlaşmazlığından yakaladığı fırsatı değerlendirmiş ve maçı yeni bir şekle sokmuştu.
Bu gol sanki Beşiktaş için "haydi sizin içinde maç başladı" anlamına gelen bir uyarı oldu. Artık sadece Bragayı seyretmiyor karşılığında rakip yarı alanda top oynamaya başlıyorduk. Bu şekilde karşılıklı oyuna dönen maçta ortasaha gücümüzün farkı hemen ortaya çıkmaya başladı. Zira ilk 30 dakikalık bölümde tamamen kendi yarısahamızda oynarken Ernst-Necip-Veli gibi isimleri verimli kullanamıyorduk. Maç karşılıklı oynanmaya başladığında Ernst ve Velinin büyük mücadelesi oyun balansını bize çevirmeye yetti. Üzerine Fernandesin rahat oyunu ve zaman zaman Q7 nin etkili hücumları en azından artık yesekte atma ihtimalimizde var diye düşündürmeye başladı. Tabi bu süreçte rakibin 2. gole çok yaklaştığı anlarda oldu ve hemen bütün Beşiktaşlılar "bize rahat maç yok" edebiyatına başladı. Uefa kupasında bu noktalara gelipte rahat maç seyretmeyi beklemek zaten biraz hayalcilik olurdu. Sonuçta zaman zaman Cenkin yüreğimizi ağzımıza getirmeleri, zaman zaman rakibin son vurşlardaki beceriksizlikleri sayesinde ucuz atlatmamız gibi heyecanlarla ve diğer taraftan özellikle 2. yarı rakip kalede gole çok yaklaştığımız pozisyonlarla maçı işimize yarayacak skorla bitirmeyi başardık.
Fernandes her maç olduğu gibi yine hayranlık doğurucu bir futbol ortaya koydu. Oyuna girdikten sonra Almeida kalitesini ve bu takımın direk santraforu olduğunu hissettirdi. Q7 fiziksel olarak biraz daha canlanmış gibi görünse de henüz bıraktığı yere ulaşamadı. Ayrıca 90. dakikada oyundan çıkarken tribe girmesi anlamsız ve gereksizdi. İnsan reaksiyon göstermeden skorborda bir bakar en azından, Carvalhalle çok ayıp etti. Neyseki bizim şeker adam hiç oralı olmadı ve olay tribünlerin alkışlarıyla tatlıya bağlandı. Portekiz karesinin diğer ası Simaoya olan inancım, güvenim, umudum artık tükenmeye yüz tuttu. Tanju sakatlanmasa belki Ekremle Simaoyu değişmeyi planlamıştı hoca fakat 90dk boyle bir mücadelede sahada kalınca çok sırıttı.
Şimdi çok kısa bir ara sonrasında Atletico Madrid karşısına çıkıyoruz. Bu maçlara İsmail yetişecek gibi görünse de Hilbertsiz oynayacağımız kesin. Yine işi güçlü ortasahamızla bitirmeye çalışırız gibi görünüyor bakalım 8 Mart ola hayrola.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder