15 Mart 2011 Salı

Her Yöne 90 Dakika

Şubat ayının buz gibi soğuk bir pazar günü. İnsanın evden çıkası gelmiyor. Elimizde tiyatro biletlerimiz. Gitsek mi gitmesek mi düşünceleri içimizde ses buluyor ama kimse dışa vurmuyor bu düşüncesini. Kat kat giyinip kuşanıp yola koyuluyoruz. Tiyatro salonunda önden üçüncü sıradaki yerimizi alıyoruz. Hareketli, eğlenceli ve gürültülü bir şekilde başlıyan oyunu izlemeye başlıyoruz. Bu beklenmedik başlangıç içimizi ısıtıyor. Oyunun ilk arasında sırıtık bir şekilde birbirimize bakıyoruz, yorumlar yapıyoruz oyunu ne kadar çok beğendiğimize dair. İkinci yarının sonlarında artık gülmekten gözümüzden yaşlar geliyor karnım ağrıyor. Evet ne soğuk kalıyor ne kış...Bu komik oyun içimizi ısıtıyor kafamızı dağıtıyor.
İstanbul Meydan Sahnesi tarafından sahneye konan ve Seyfi Şahin tarafından yazılan oyun birbirinden değerli oyuncuları ile tiyatro severlerle buluşuyor. Medyanın günümüzde geldiği hali, emeklilerin çektiği sıkıntıları, internetin hayatımız üzerindeki etkileri, banka mağduriyetleri ve en çok güldüğüm bölüm olan evlilik programlarının durumu gibi güncel birçok konuya değinilmiş. Birçok tiyatro oyununun aksine seyirciyi yok saymarak ve hatta oyuna dahil ederek kahkalara güldürüyor.
Toplumsal sorunlara mizah yoluyla değinen,neredeyse unuttuğumuz 'Olacak O Kadar' tadında keyifli mi keyifli bir oyun. Kendimize ayna tuttuğumuz, içinde yaşarken farkedemediğimiz trajikomik bir sürü olay.Anlayacağınız ağlanacak halimize gülüyoruz...

1 Mart 2011 Salı

28.02.2011 Antalya0 - BJK2 ST Süper Lig

Kabus gibi bir Şubat ayının son gününde şifa bulmak için çıkılan Antalya maçında biraz hakemle biraz beceriyle birazda işlerin yolunda gitmesiyle 3 puanı kapmak, haftalardır yere çakılmaya doğru hızla ilerlerken paraşütün açıldığı hissini verdi.
Maça alıştığımız Q7 menşeili pozisyonlarla başladı Beşiktaş. Bunlardan biri gol olsa maçın kilit adamı Q7 olacakken maç Rüştünün çıkardığı 2 topla devleşmesine döndü. Sahadaki takım Schusterin alıştığımız ve desteklediğimiz felsefesinden çok uzaklaşmış ürkek, korkak, riskten uzak oynamaya çalışan bir hale bürünmüştü. "Defansın arkasına top atıyolar", "Takım savunması yapamıyolar", "Rakibi küçümsüyolar" şeklinde eleştirilerle öyle bir dayak yemiş ki takım sahada Ertuğrul dönemindeki Beşiktaşı izliyoruz sandım bir an. Tabi tüm skor yorumcularıda "Bak Schuster biz demiştik sana defansı sağlam tutunca nasıl kazandın" demekten geri kalmadılar. Evet kazandık.. ama bu şekilde oynamak sadece takımın özgüven kaybından dolayı ihtiyacımız olan bir galibiyeti almak maksatlıdır diye ümit ediyorum. 3günde bir 4 yediği maçlarda dahi sonuna kadar Schuster diyen ben eğer ligin kalan maçlarında bu şekilde oynayacaksak yani tüm medyanın ve bir kısım camianın baskısına dayanamayıp hoca pes ettiyse bildiği doğruyu uygulamaktan buna "hop" derim. Önümüzdeki haftalarda bunu görme şansına sahip oluruz nasılsa.
Bu maçta galibiyet ve Rüştünün güven veren performansı dışında önümüzdeki haftalar için ışık yakacak hiçbirşey göremedik. Artık Schuster azalan hedeflerle, baskıdan uzak bir şekilde önümüzdeki senenin planlarını yapabilir ve bizlere 2011-2012 sezonunun "fragmanını" izletebilir.