7 Şubat 2011 Pazartesi

CAM

Bayan Şorombille karar aldık bu kışımızı sabote eden dizi manyaklığından biraz uzaklaşıp kendimize zaman yaratıcaz. Bütün hepsini eledik ama "Öyle bir geçer OSMAN ki..." ye kıyamadık. Osmansız akşamlarımızda o sinema senin bu oyun benim şu DVD kimin şeklinde iyice coştuk.
Bu coşkun vaziyetle geçen hafta CAM'daydık. Oyun küçük tesadüflerin, küçük tercihlerin, küçük hataların yol açtığı büyük sonuçları anlatan bir konu üzerine inşa edilmiş. Aklıma ilk olarak "Sliding Doors" ve daha sonra "Final Destination" filmleri geldi. Basit bir nüfus cüzdanı kaybolması ve onu her 2 perdede farklı bir karakterin bulmasıyla ortaya cıkan bambaşka 2 kader. Adamın ya da kadının araçta bekliyor olması "Sliding Doors" ta Gwyneth Paltrow'un metroyu kaçırması ve önünde "slide" eden "doors" gibi hayatının kaymasını andırıyordu. Ve tüm bunların müsebbibi olan CAM'ın açılmasıda küçük hareketlerin ölümcül sonuçlarını gözler önüne seren "Final Destination" serisi gibiydi.
Dolunay Soyserte "Yılın en başarılı kadın oyuncusu" ödülü kazandıran oyunda Deniz Çakırla yakın ama aslında çok uzak olan arkadaşlıklarını görüyoruz. Gerçekten yedikleri ayrı gitmeyen arkadaşlar arasında bu tip aşk üçgenleri yok değil. Ama asıl merak ettiğim günün 3te1 ini telefonda, 3te1 ini orda burda dedikodu yaparak geciren bu "yakın arkadaşlar" nasıl birbirlerinden bu kadar çok seyi saklamayı başarabiliyor. Bu da kadınlara has bir meziyet olsa gerek.
Oyuncu performanslarını birbirinden ayırasım gelmiyor ama ilk kez izlediğim Bülent Alkışı çok beğendim. Zaten karakterler içinde fazla arka planda kalacak bir rol olmadıgından her birini doya doya izledik. Ayrıca Levent Kazak'ta güzel süprizler ve karakterlere eğlenceli replikler hazırlamış. "Kim bunlar"dan kim kaldı şurda..
Belki küfürle fazla haşır neşir olduğmdan belki de hayatımda çok değişik ortamlarda bulunma şansım olduğundandır bilemiyorum ama sinema, tiyatro gibi sanat dallarında "edepli olma kaygısını" tasvib etmiyorum çünkü 2 yaşından beri birisi "şunu şunu yaparım" dediğinde yapamayacağını düşünüyorsam "bok yaparsın" diyorum ama televizyonda seyrettiğim filmlerde bu "boku" sansürlüyorlar. Adamın tam olarak " hassiktir ordan" demesi gerekirken adama "hadi ordan" dedirtiyorlar. Aynı şey değil aynı duyguyu vermez verse bile karakter buna müsait değilse veremez. Mehmet'e kamyon çarparken son sözü "hay aksi" olmaz oyundaki gibi olur. Bu sebeple oyundaki dil kullanımı beni tatmin etti. Fakat gerçek hayatında küfür etmeyen ya da edilen ortamlarda bulunmamış oyunculara küfür ettirmek hakikaten zor iş. Mesela Dolunay Soysertin "Sesin götüne kaçtı" demesi yavandı. Gemide filmini efsane yapan Erkan Can'ın efsane küfürleriydi. Çünkü o gemide o dil konuşulur ve o şekilde konuşulur. "Küfür koçu" mu olsam acaba ben "hay aksi"...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder