Federasyonun böyle bir eşleşme olabileceğini hesaba katmadan oluşturdugu saçma statü yüzünden Türkiye Kupası çeyrek finalinde bütün takımların kendi grubundaki takımlarla eşleşmesi sayesinde son 8 takımın en zayıfıyla oynayacaktı Beşiktaş. Bu hem 3 gün önce yediği dayaktan şans eseri kırıksız çıkan ama muhtelif yerleri morarmış yıldızları dinlendirme hem de yabancı engeli ve kadro genişliği sebebiyle oynayamayan oyuncuların durumunu görme fırsatı yaratıyordu.
Sahadaki değişik isimlerin başında uzun zamandır bir türlü 11 göremeyen Bobo vardı. "Golcü gol atıyorsa iyidir" gerçeğine kendini yaslamak için biraz fazla zorladı pozisyonları ama biliyoruz ki aslında Bobo bencilliğiyle ön planada olan bir golcü değil. İlk goldeki pozisyon alışı ne kadar muhteşemse karşı karşıya kaldıgında yaptığı gol vuruşu da o kadar kötüydü. Aslında Gutisiz bir maçta yeterince top alamayacak olması bir handikap gibi görünse de Bir diğer yeni ikili Ernst ve Fernandes Gutiyi aratmadılar. Öyle ki Bobo'nun attığı ilk golde Ernst'in pası tam bir "Guti" klasiğiydi. Hoca çift forvet tek önlibero yerine Necip'e de şans vererek ortasahayı kalabalıklaştırmış ve santra üzerinde etten bir duvar oluşturmuştu. Bir çok pozisyonda rakibin hızlı hücum girişimleri burada sonlandırılmış ve çok eleştirilen önde defans anlayışı baş ağrıtmamıştı. Yenilerden Ernst ve Fernandes in bu performansı hocayı tatlı bir sıkıntıya sokmuştur herhalde. Sahada ileri/geri iki yönlü harika işler yapan bir Fernandes vardı. Attığı gollerde pozisyon takibinin ürünüydü.
Bir diğer yeni 2'liyide sağ kanatta izledik. Ekrem ve Hilbertin bu kanadı kollektif olarak kullanması gercekten harika pozisyonlar üretmelerini sağladı. Aynı uyumu önceki maçlarda İsmail/Simao arasındada gördük. Önlü arkalı oynayan bu oyuncular birbirlerine destek verip güçlerine güç katıyorlar. Dün Hilbert uzun zamandır uzak kaldığı bölgesine dönmenin sevincini yaşar bir coşkuyla oynadı.
Cenkin sakatlanmasıyla birlikte 8 hafta boyunca futbol kariyerinin belkide son şansını bulan Hakan çok heyecansız ve isteksiz görünüyordu. Oysa bu fırsata öylesine ihtiyacı var ki eğer kendini gösteremezse kontratı bitene kadar sadece stepne olacak gibi. Malesef dün Hakan küskün, donuk, heyecansız bir yüz ifadesiyle sahadaydı. Sanki tanımadıgı insanların halısaha macını izlerken "hadi gel kaleye geç" denmiş yabancı gibiydi.
Quaresmanın maca yeterince motive olmadıgı hissediliyordu. Zaten zorluk ve önem derecesi düşük maçlarda dinlendirilmesi daha doğru bir tercih olacaktır. Dün Simao yerine Q7 dinlendirilebilirdi. Oyun anlayışlarına baktığımızda rakibin kasaplığı söz konusu olmadığı sürece Simao kolay kolay sakatlanmayacak bir stile sahip. Oysa Q7 toplu/topsuz çok agresif ve gereksiz bir pozisyonda kendini sakatlayabilecek potansiyele sahip. Mesela Rapid maçında yaşadıgı gibi bir sakatlık yaşaması çok olası. Zaten klübe de 2. yarının ortalarında böyle bir sıkıntıdan kaçarcasına onu kenara aldı.
Dün Beşiktaş'ın oynadığı bir elemenin ilk maçıydı. Bu sebeple ihtiyacı olan 2. maç için yeterli bir skord belki beklenti de bu yöndeydi ama gördüğümüz iştahtan anladıkki bundan sonra İnönü'de 23 Nisan şenliklerinde bile bol gol olacak...
Sahadaki değişik isimlerin başında uzun zamandır bir türlü 11 göremeyen Bobo vardı. "Golcü gol atıyorsa iyidir" gerçeğine kendini yaslamak için biraz fazla zorladı pozisyonları ama biliyoruz ki aslında Bobo bencilliğiyle ön planada olan bir golcü değil. İlk goldeki pozisyon alışı ne kadar muhteşemse karşı karşıya kaldıgında yaptığı gol vuruşu da o kadar kötüydü. Aslında Gutisiz bir maçta yeterince top alamayacak olması bir handikap gibi görünse de Bir diğer yeni ikili Ernst ve Fernandes Gutiyi aratmadılar. Öyle ki Bobo'nun attığı ilk golde Ernst'in pası tam bir "Guti" klasiğiydi. Hoca çift forvet tek önlibero yerine Necip'e de şans vererek ortasahayı kalabalıklaştırmış ve santra üzerinde etten bir duvar oluşturmuştu. Bir çok pozisyonda rakibin hızlı hücum girişimleri burada sonlandırılmış ve çok eleştirilen önde defans anlayışı baş ağrıtmamıştı. Yenilerden Ernst ve Fernandes in bu performansı hocayı tatlı bir sıkıntıya sokmuştur herhalde. Sahada ileri/geri iki yönlü harika işler yapan bir Fernandes vardı. Attığı gollerde pozisyon takibinin ürünüydü.
Bir diğer yeni 2'liyide sağ kanatta izledik. Ekrem ve Hilbertin bu kanadı kollektif olarak kullanması gercekten harika pozisyonlar üretmelerini sağladı. Aynı uyumu önceki maçlarda İsmail/Simao arasındada gördük. Önlü arkalı oynayan bu oyuncular birbirlerine destek verip güçlerine güç katıyorlar. Dün Hilbert uzun zamandır uzak kaldığı bölgesine dönmenin sevincini yaşar bir coşkuyla oynadı.
Cenkin sakatlanmasıyla birlikte 8 hafta boyunca futbol kariyerinin belkide son şansını bulan Hakan çok heyecansız ve isteksiz görünüyordu. Oysa bu fırsata öylesine ihtiyacı var ki eğer kendini gösteremezse kontratı bitene kadar sadece stepne olacak gibi. Malesef dün Hakan küskün, donuk, heyecansız bir yüz ifadesiyle sahadaydı. Sanki tanımadıgı insanların halısaha macını izlerken "hadi gel kaleye geç" denmiş yabancı gibiydi.
Quaresmanın maca yeterince motive olmadıgı hissediliyordu. Zaten zorluk ve önem derecesi düşük maçlarda dinlendirilmesi daha doğru bir tercih olacaktır. Dün Simao yerine Q7 dinlendirilebilirdi. Oyun anlayışlarına baktığımızda rakibin kasaplığı söz konusu olmadığı sürece Simao kolay kolay sakatlanmayacak bir stile sahip. Oysa Q7 toplu/topsuz çok agresif ve gereksiz bir pozisyonda kendini sakatlayabilecek potansiyele sahip. Mesela Rapid maçında yaşadıgı gibi bir sakatlık yaşaması çok olası. Zaten klübe de 2. yarının ortalarında böyle bir sıkıntıdan kaçarcasına onu kenara aldı.
Dün Beşiktaş'ın oynadığı bir elemenin ilk maçıydı. Bu sebeple ihtiyacı olan 2. maç için yeterli bir skord belki beklenti de bu yöndeydi ama gördüğümüz iştahtan anladıkki bundan sonra İnönü'de 23 Nisan şenliklerinde bile bol gol olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder