İlk 7 haftada büyüklü küçüklü hemen hemen tüm takımların sergilediği kötü futbolla başlayan ligin ilk derbisine çıkarken iki takım arasındaki puan farkı, dolayısıyla Beşiktaşın zirveye olan mesafesi 4tü. Bu yüzden maçı kazanmak üzerindeki tüm takımların puan kaybettiği haftada sadece bir derbi kazanmaktan daha fazla anlam taşıyordu.
Sahaya çıkan 11 Mersin maçının aynısıydı. Hoca rotasyon yaparken elde ettiği kazanımları yok saymamış ve Hilbert, Ernst,Veli,Pektemek gibi isimlere bu önemli maçta da yer vermişti. Rakibin Emre ve Alexle çok etkili olan ortasahasında bu dinamik ortasaha ile alan savunması yaparak gerçekten etkili oldu. Önceki maçlardan alıştığımız Alexin 1e1 markajla durdurulması yerine o bölgenin kalabalık bir ortasahayla savunulması hem Alex hemde Emreyi etkisizleştirmişti.
Asıl yumuşak karnı olan kanatlarda Hilbert ve İsmailin neredeyse ortasaha çizgisini geçmemecesine bölgelerini savunmaları kısmen işe yaradı. Kısmen çünkü formsuz Gökhan - Topuz un kullandığı kanat neredeyse tamamen etkisiz hale gelsede diğer kanatta Ziegler ve Canerin etkili bindirmeleri karşısında Hilbert çaresiz kaldı. Hilbert önünde oynayan Q7den neredeyse hiç yardım alamazken Caner hemen her pozisyonda yanında Ziegler le bindiriyor ve etkili oluyordu. Fakat kendi yarısahasında tedbirlerini alan Beşiktaşa karşı etkili olamıyordu. Pektemekle oynamanın hücumda çoğalmaya katkısını da atılan topları kontrol edip takımın ileriye çıkmasını sağlamasıyla gördük. Bekler ve ortasaha çıkmadığından bu pozisyonlarda yeterince çoğalamasa da Simaonun golünde olduğu gibi hızlı ve istekli hücum girişimlerinden sonuç çıkarmayı başardı.
İlk yarının sonlarında skoru dengelemek adına Fenerbahçe baskısını arttırsa da bu skor üretmeye yetmedi.
İkinci yarıda Beşiktaşın daha da kapanacağını beklerken tam tersine etkili pozisyonlar yakaladı. Oyunun hakimiyetini rakibine bırakmadı. Fakat ikinci golü bulmak yerine biraz talihsiz bir gol yiyince. Tekrar silkelendi ve gol aramaya başladı. Bu dakikaya kadar gercekten göz dolduran Pektemeğin yerine Almeidanın alınması kafalarda soru işaretleri yaratsa da galibiyet golünü atan Almeida hocasını haklı çıkardı. Aynı şekilde Caneri oyundan alan Aykut Kocaman beraberliği yakalamasına rağmen bu gün eleştiriliyorsa maç 2-1 bitseydi herhalde yerden yere vurulacaktı.
Dinamo Kiev maçından sonra bu maçta da son anlarda yenilen gol hesapları ve sinirleri altüst etti. İşin acı tarafı rakibin çok yoğun baskısından ya da kendi oyuncularının oyundan düşmesinden kaynaklı bir gol değildi bu. Hal böyle olunca fazlasıyla hakedilmiş bir 3 puan son anda uçup gidiyor ve Fenerbahçede ligdeki konumu açısından ve maçtaki dengeler açısından 1 puanla tam olarak istediğini alıp evine dönüyordu.
Takımda kötü oynadı diye adlandırılacak futbolcu bulmak gerçekten güç. Oysa Fenerbahçede çok kötü Gökhan-Mehmet Topuz, etkisiz Emre, Bienvenue vardı diyebiliriz. Beşiktaşın parlayan performansları ise kesinlikle haftalardır bir türlü bekleneni veremeyen Simaonun etkili oyunu ve Almeidanın dönüşü. Son haftalarda sürekli üzerine koyarak güç ve kalitesini arttıran takımda taşlar biraz daha yerine oturdu. Yıllar sonra takımın neredeyse %70ini 10 yaşındaki çocuğa sorsan sayabilecek kadar oturmuş bir kadroya ulaşmayı başardık. Hücumdaki rotasyon neyse ama arka bölgede sürekli oyuncu değişiklikleri ve denemeler yüzünden uyumu bir türlü yakalayamıyorduk. Oysa şimdi geri ideal geri dörtlünün artık adı konuldu. Sivas maçı ölçü değilse bile bunun tam olarak karşılığını Dinamo Kiev maçında göreceğimizi düşünüyorum. Güzel sinyaller almış olmak adına olumlu bir maçtı fakat galibiyetle bitirilse tadından yenmeyecekti.. Sağlık olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder