Yoğun maç trafiğinde son maça çıkmadan önce milli takım davetleri ve federasyon kararları gündeme oturmuştu. Zaten 2-3 günde bir farklı bir kulvarda farklı takımlara karşı hazırlanmak sadece fiziksel olarak değil mental olarakta sıkıntılıydı. Üstüne birde Q7 oynar/oynamaz mac ertelenir/ertelenmez polemikleri kafaları iyice dumanlamış sahaya zihinsel olarak hazır olmayan bir takım çıkmıştı.
Hocanın sahaya sürdüğü 11de belki tek sırıtan Pektemekle Holoskonun birlikte oynatılması ve Stoke maçında göz dolduran Hilbert yerine Ekreme yer verilmesiydi. Hocanın Edu yerine bu iki boş alan seven hareketli hücumcuyu seçmesi uzun toplarla kontra fırsatları yakalayarak gol arayacağı anlamına geliyordu. Oysa maç başladıktan sonra gördük ki Antep öncelikle gol yememeyi amaçlıyor hücumlarımızda komple kendi sahasına gömülüyor ve atak sırasında yaptığı top kayıplarında akıllıca faullerle kontra yakalamamıza engel oluyordu. Bu durumda Holosko ve Pektemeke atılan uzun topları bu oyuncular ilerde tutarak pozisyon üretmemizi sağlayamaz hale geliyordu. Beğenmediğimiz Edu en azından stil olarak oyuna katkı yapabilecek bir alternatif olarak düşünülebilirdi.
Son derslerdeki öğrencilerin konsantrasyon eksikliği gibi ara öncesindeki son maçta isteksiz ve yılgın görünen takım kazandığı topları ivedilikle Fernandesle buluşturuyor oda 3-4 kişinin baskısına rağmen mücadele edip topu takımında tutuyor fakat Simaodan destek alamadığı ve kanatlarda etkin açılımlar yapamadığımız için bu topları hücum etkinliğine dönüştüremiyordu. Son 3-4 maçta olduğu gibi bu yüklenme Fernandesin 70 dakika sonunda tükenmesine neden oldu. Kısır bir ilk yarıdan sonra ikinci devre Antep oyuna ağırlık koymak istese de Beşiktaş buna hemen karşılık vererek oyunu yine dengeledi. Fakat ardarda gelen birisi kesinlikle hatalı diğeri tartışılabilecek mahiyette 2 kırmızı kart oyunun akıbetini önemli derecede etkiledi. Zaten üretkenlikten uzak olan Beşiktaş için artık skor avantaj haline gelmiş oyunu tek yönlü oynaması kabul edilebilir bir hal almıştı. Antepse bu kartlardan sonra göstermelik hücumlar yapmış 9 kişi karşısında dakikalarca top gezdirerek sanki içten içe bu sezon alacağı ilk puana çoktan razı olmuş bir haldeydi. Alan razı satan razı olduktan sonra maç başladığı gibi bitti.
Yılgınlık ve eksik kalma dışında takımdan kaynaklanan sıkıntıların en önemlisi hücum bölgesi ile bir türlü irtibat kuramamak oldu. Bu sıkıntıyı Almeida sakatlandığından beri görüyoruz. Sahaya Holosko ve Pektemek gibi adamlar sürdüğümüzde onlara servis yapabilecek Guti denen oyuncumuzun artık futboldan vazgeçmiş olması bizi alternatif hücum taktiklerine itiyor, duran toplar ve kanat organizasyonlarına yöneliyoruz. Dünkü gibi kolu kanadı kırık vaziyetteyken Antep gibi lige hala başlayamamış bir takım bile buna engel olup gol atamadan maçı tamamlamamıza neden oldu. Rüştüde gayet gününde olunca aynı zamanda golde yemeden işi bitirmiş olduk.
Kağıt üstünde Antep deplasmanından 1 puanla dönmek fena değil gibi görünse de bu kadar kötü bir Antepi bulmuşken 3 puan alıp gelmemek bir kayıp olarak nitelendirilebilir. Artık önümüzde uzun hatta çok uzun bir ara var. Bu arada Almeida takıma dönmeli, Guti İspanyol gazetelerinde spor yorumcusumu, pompacımı, Beşiktaşın futbolcusumu yoksa rakı şişelerinde balıkmı olmak istediğine karar vermeli, Alves artık hazır hale gelip yarım bonservisi 3milyon euro edermi etmezmi bize göstermeli. Bakalım önümüzdeki günlerde bu -meli, -malı ların ne kadarı hayata geçecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder