Avrupa macerası sonlandıktan sonra artık diğer takımlarla eşit yoğunlukta maç oynayacağız diye seviniyordu Carvalhall. Evet hem maç sıklığı konusundaki dezavantaj artık ortadan kalkacaktı hemde bunun yanında sakatlıktan dönen önemli oyuncular tekrar takıma katılacaktı. Ligin ilk yarısında Dinamo Kiev maçıyla başlayan takım olma gayreti ile sürekli ilerlemiş ve deplasmandaki Manisa maçıyla zirve yapmıştık. O maçtan sonra özellikle sakatlıklar sebebiyle bozulan denge bir türlü yakalanamamış ve 3 günde bir lig maçı oynandığı için bu arızalı dönemde çok fazla puan kaybedilmişti. Yine bir Manisa maçında yaşanan tüm çalkantılara rağmen bir diriliş yaşanabilirse yeni gelecek yönetiminde yaratacağı stabilite ile kalan maçlardan alacağımız puanlarla play off dönemine CL için en iddialı takım haline gelmek fırsatı vardı.
Sakatlıktan çıkan Hilberti sahaya sürüyordu hoca ve sıkıntılı bir dönem yaşayan Q7 yerine Pektemek oynayacaktı. Maça o kadar hırslı istekli başladı ki Beşiktaş izleyen herkesin ağzından "...daha önceleri nerelerdeydiniz..." nameleri dökülüyordu. Aylardır bekleri dökülen, bırak 2 yönü sadece savunmayı bile beceremeyen takımda nihayet mal sahipleri geri gelmişti. Hilbert bu takımın temelinde yer aldığını net bir şekilde ortaya koyuyordu. Golü bulana kadar İsmail ve Hilbert sürekli atakları zenginleştirdi ve rakibi bu kadar alternatifli hücumlar altında çaresiz bıraktılar. İzlediğimiz futbol gol değil fark vadediyordu. Fakat ilk golü bulduktan sonra biraz daha itidalli oyuna yönelmemiz rakibin biraz daha fazla oyunda görünmesine sebep oldu ve dengeli bir oyun oynanmaya başlandı. Ta ki 2. yarı Q7 oyuna girene dek.. Girer girmez 5dk içinde attığı 2 golle maçın dengesini bozan Q7 artık kalan maçlarda futbola dönecek sinyalleride verdi.
Zaten tüm maç harikalar yaratmakta olan Fernandes ise "bu renkli partide sahneye çıkıp bir iki figürde ben yapayım" dercesine öyle bir gol attı ki twittera golü yazarken resmen zevkten ellerim titriyordu. Muhteşem bir oyuncu, saha içinde inanılmaz bir konsantrasyonu var. Maçtan önce Avrpadan elenmiş olma, ligde şampiyonluk hedefinden uzaklaşmış olmanın verdiği negatif düşüncelerle veryansın edenlere, yeni yönetim gelecek takımı komple satacak diyenlere hep söylediğim birşey vardı. Rakiplerin birbirini kıracağı bu son 4 haftada tıkır tıkır puanlarımızı alıp Fenerin ensesinde play offa girersek CL biletini kapan takım biz oluruz. Bu takım seneye şampiyonlar ligine katılma şansı kazanırsa gelecek olan yönetim kim olursa olsun takımın gücünü temelden sarsacak satışlar yapamaz ve belki de gelmiş geçmiş en iyi yabancılarımız arasında ismini sayacağımız Fernandesi 1-2 sene daha bu formayla izleyebiliriz.
Bir parantez de Simao ya açmak lazım. Geldiğinden beri ne bok oynadığı belli değil diye çok kızdığım bu adamın son 2 maçtaki farklı oyununu görmemiz lazım. Gerçekten artık sahada play back yapar gibi değil oyuna dahil oluyor ve kalitesi sebebiyle farkediliyor. Birde dün gecenin en çok taşlanan, en cok örselenen adamı Veli... Bu çocuk takımın yakaladığı çıkışın temel taşlarından biri oldu. Bu güne kadar sol bek, sol ön, ortasaha, ön libero gibi mevkilere çekti onu hoca. Elinde ne var ne yoksa sahaya döktü ama nedense son günlerde "topçu değil, adam değil" yakıştırmaları sıkça yapılmakta. Bunu söyleyenler ya Veliyi hiç canlı izlememiş ya da çok acımasız. Bunca yıldır futboldan birşey öğrendiysem "santraforu gol kaçırdığı için eleştirme, ön liberoyu canlı izlemeden eleştirme"dir.
Dün yıllardır çok yaşadığım için aşina olduğum bir lezzet vardı hem maçta hem tribünde. Hedeflerin azalmasının verdiği rahatlıktan olur bu hep. Tribünleri leş kargaları terk eder, az öz arı bir taraftar olur fakat öncekinden daha net ve etkilidir, takım haftada bir gün halı sahada oynayan iş arkadaşları gibi iştahlı ve oynadığından zevk alan bir futbol ortaya koyar. İşte o lezzet vardı dün sahada. Umarım işler bu şekilde devam eder ve playoffun en renkli takımı oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder