

Çok korktuğumuz Falcao pozisyon bulamıyordu, acemilik yapar dediğimiz Cenk aksine önemli kurtarışlar yapıyordu, Ernst-Necip rakibi bozmak adına canla başla çalışıyorlardı. Pektemek topu rakipten kaptığımız anlarda topla buluşabileceği alanlara hareketleniyor elinden geldiğince takımın öne doğru yaklaşması için çaba sarf ediyordu. Portekizin futbol simgelerinden olması hasebiyle hoca tarafından bir türlü adil değerlendirilemeyen Simao ise kelimenin tam anlamıyla" hiç bir bok" oynamıyordu. Fakat geldiğinden beri buna alışmış olduğumuzdan çokta yadırgamadık. Asıl umutlarımızı, hayallerimizi ve tur ihtimalimizi tarumar eden performans Q7den geldi ki sorun kötü oynaması, top kaptırması ya da pas vermemesi değildi. Adam resmen toptan kaçıyor, ekran karesinin içine bile girmiyordu. Sakatlıktan döndükten sonra yavaş yavaş fiziksel olarak toparlandığını görünce bu maçın UEFA arenası olmasını da düşündüğümüzde böyle saçma sapan bir Q7yi hiç beklemiyorduk. Carvalhall de öyle... Kim olsa çatır çatır goller ve pozisyonlar gelirken buna katlanamaz ve Q7 yi 25. dk oyundan alırdı. Fakat hoca sanırım olası bir isyan hır gür yaşanmasından endişe etmiş ve bu işi devre arasına bırakmıştı.
2. yarı biraz skordan biraz İsmailin girişinden ve birazda Simaonun artık en azından kaytarmamasından kaynaklanan bir oyun üstünlüğü yakalandı. Golde bulundu hatta biraz işler rast gitse 3-2 ye bağlayıp güle oynaya gelinebilirdi ama olmadı. Maçı 1-0 kaybedip gelsek kimse bu kadar umutsuz olmazdı oysa 3-1 ile İstanbuldaki maça çıktığımızda da ihtiyacımız olan şey aynı, 2-0. Yani mesele skor değil rakiple aramızdaki güç farkı ve aslında bizim gücümüzü sahaya yansıtamamızdan kaynaklanan güç farkı biraz umutları tüketmişti diyebiliriz.

Geriye kalan önümüzdeki hafta sahamızda karakterli bir oyunla az olan şansımızı denemek, turu geçemesek bile bu -kendimizce- uzun avrupa yolunun sonunda güzel bir veda maçı oynamak. Ligde ilk 2 şansımızda bu büyük puan farkından dolayı tur kadar zora girmiş durumda olduğundan daha fazla puan kaybetmeden play-off larda en azından bir amaç sahibi olmak durumundayız. Bu konu kulübün dev borçlarından, yeni yönetim taliplerinden tamamen bağımsız kalabilmeli. Sahadaki takımı bu işlerden kim izole eder, kim onları saha içi hedeflerine yönlendirir bilemem. Ama muhtemelen Mart sonunda yeni yönetimin teşkili ile bu daha kolay olacaktır. Hadi bakalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder