Saha içinde ve saha dışında, masa başında ve perde arkasında futbolun beline beline gelen darbeler altında en azından sadece maçlar esnasında herşeyi unutup armaya odaklanalım takımımızı izleyelim diye ciddi ciddi kendimizi zorlayarak motive olmaya çalışıyoruz. Maç günü kulüpler birliğinden ve tff den gelen çeşitli açıklamalar aylardır hali hazırda içine sıçılmış tüm futbol ahlaki ve hukuki değerlerimizin biraz daha ayaklar altına alınmasına neden olmuş ve maç başlarken ne formsuz Simaonun ilk 11de olması, ne Egemenin eksikliği, ne Antalyanın yükselen grafiğini dert edecek halimiz kalmıştı. Fakat ne olursa olsun 3 kulvarda devam etmekte olan takım bu şartlarda dahi olsa, nereye gittiği belli olmayan bir ligde dahi olsa rakipleri gibi bir şekilde puanları toplamalı ve yoluna devam etmeliydi.
Maçın ilk yarısında sahada gördüğümüz takım en az bizim kadar kafası karışmış, motivasyon güçlüğü çekmiş gibi görünmekteydi. Belki şu an ilk yarıda nelerin olmadığını ve ikinci yarıda nelerin değiştiğini konuşabiliriz, belki Almeidanın gol atmaya devam etmesini, takımın tüm eksiklere rağmen hanesine 3 puanı yazdırmasını dünden kazançlar olarak görebiliriz. Fakat ilk yarıda hakemin "göremediği" ve bu yüzden "veremediği" o gol maça dair tüm iştahımızı, tadımızı, tuzumuzu aldı götürdü. Evet bu bir hataydı ve benzerlerini yıllarca aleyhimize de yaşamış ve ne acı olduğunu gayet iyi bilen bir camiayız. Belkide sırf bu yüzden bu kadar tadımız kaçıyordu. Şimdi o dakikaya geri sarıp maçı oradan yeniden kurgulayarak devam edersek bir sürü farklı senaryolar üretebiliriz. Puan da kaybetmiş olabilirdik, maçı da kaybetmiş olabilirdik ya da çok daha rahat kazanmış da olabilirdik. Bunun önemi yok sonuçta rakibimizin buz gibi golü verilmedi ve biz bundan ziyadesiyle rahatsız olduk. Fakat doğrucu davutluk konusunda da kendimize zarar verecek boyutlara gitmenin bir alemi yok. 3 dakika uzamış bir maçın 6.uzatma dakikasında gol atarak kazanan takımların kahraman ilan edildiği bir ligde bizim kendimizi asmamız yersiz. Rakibimizin hakkını teslim ediyor olmamız bence yeterli. Sahada tüm eksikliklere ve zor şartlara rağmen -evet kötü oynayarak da olsa- 3 puanı almış kendi oyuncularımızın emeğine de çok fazla haksızlık etmemeliyiz.
Duruşuyla ve sanatıyla her zaman önünde eğildiğimiz Zeki Demirkubuz abimiz kadar abartıp "Bu galibiyete sevinen kendine Beşiktaşlı demesin.." demesek te her birimizin boğazında bir düğüm oldu bu 3 puan.
Maç bitmek üzereyken İsmailin yaptığı hareketten sanırım oyuncularımızın da mental olarak ne kadar zor durumda olduğunu anlamalı ve onları eleştirirken biraz daha anlayışlı olmalıyız. Bezden yeni çıkmış çocukların altına işemesi gibiydi yaptırdığı penaltı ve aldığı kırmızı kart. Ona "ne yaptın İsmail" demeye çekiniyorum. Sağlık olsun evladım bir daha yapmazsın olur biter diyelim bari.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder