Haydi bir hayal kuralım. Lig bitmiş, lig şampiyonumuz direk katıldığı Şampiyonlar Ligini 3. sırada bitirmeyi başararak UEFA Kupasına katılmış, lig 2.si Celtic ve Sevilla gibi takımları eleyerek katıldığı Şampiyonlar Liginden yine 3. olarak UEFA Kupasına devam etme şansını yakalamış. Ülke olarak 1'i direk play-off digerleri 2. ve 3. eleme turlarından başlayan 3 takımımızdan da 2 si UEFA Avrupa Ligi gruplarına katılabilmiş ve bu 2 takımımızda gruplarını lider tamamlamışlar. Yani UEFA kupasının son 32 takımın 4ü bizim takımlarımız olmuş. Gümbür gümbür geliyoruz. Son 16'ya tek fire vererek 3 takımımızla giriyoruz. Hatta abartıyoruz takımlarımız çeyrek finalden çıkmayı başaran 4 takımdan 3ü olmayı da başarıyorlar. Finalin 1 biletini garantiliyoruz derken tek yabancı takımıda yarı finalde saf dışı bırakıyor ve Dubline 2 takım el ele gidiyoruz.
Şimdi bu hayali biz gerçekleştiremeyiz diyerek burun kıvırmak mümkün. Fakat gerçekte olanları bir kenara bırakıp sadece bu senaryoyu aşağıdaki ülkeler ve takım gruplarından hangisi gerçekleştirebilir diye bir düşünelim:
.
TÜRKİYE: BURSA-FENERBAHÇE /TRABZON-GALATASARAY-BEŞİKTAŞ
PORTEKİZ: BENFICA-BRAGA / PORTO-SPORTING-MARITIMO
.
Karşılaştırmalar 1e1 aynı, ülkelerin Avrupa kupalarına katılım statüsü de aynı. Klüp isimlerine bakarak 2 grup için yukardaki senaryonun gerçekleşebilmesi ihtimalini düşünürsek bunu başarma ihtimalimiz Portekizden fazla diyebilirdik degil mi?
Fakat şu an o bahsettiğimiz rüya gibi serüveni onlar gerçekleştirmişken bizim takımlar çoktaaan bu defteri kapattılar.
Bursa direk katıldığı Şampiyonlar Liginde ziyaretçi olmanın verdiği yavşaklıkla önüne gelene yenilip, "siz senelerdir bi bok yapamadınız bize bişey söylemeye hakkınız yok" gibilerinden bir rahatlıkla bunu hazmetti.
Fenerbahçe önce "YoungBoys" adında belkide sadece bu nedenden hatırlayacağımız bir takıma elenerek Şampiyonlar Ligine katılamadı, sonrada PAOK gibi bir takımı eleyemediği için Avrupa Kupalarına komple veda etti.
Trabzon, Kupa Şampiyonu olarak doğrudan play-off'larda başladı fakat şanssız bir kurayla Liverpool'a boyun eğdi.
Galatasaray'da bu "başarı" tablosunu lekelemedi ve Karpaty denen bir takıma elenerek Avrupa macerasına son verdi.
Beşiktaş ise daha Temmuz ayının 15inde eleme oynamaya başlamış, fabrika işcileriyle, 3. sınıf takımlarla, ekonomik değerleri Ümraniyedeki malzemeler kadar olan abuk subuk takımlarla oynaya oynaya güç bela gruplara kendini atmayı başarmıştı.Hatta gruplarda kendi rekorunu kırarak bir üst seviye olan son32 ye kalmayı da başardı. Fakat daha ilerisini göremeyerek Dinamo Kieve 2 mactada farklı yenilerek ülkemizin Avrupayla olan son bağlantısını kopardı.
Medya erkenden elenen takımlarımızı yerden yere vururken, ligde kötü günler yaşamasına rağmen Avrupada devam edebilen Beşiktaşı yüz akımız olarak nitelendirdi. Oysa Beşiktaşın becerebildiği iş Portekiz takımlarından Sporting kadardı. Yani Portekizin bu sene Avrupadaki en başarısız 2. takımı kadar. İşte burdan düşünüp " biz bitmişiz yaa" demek lazım.
Üstelik kendimizi kıyasladığımız Portekiz denen ülkenin nüfusu sadece 10 (on) milyon. Eee demek ki "lik"tivi nin böyle kalitesiz bir futbol ligine trilyonlar vermesinin nedeni malın kalitesi değil onu satın alan "malların" çokluğuymuş.
Sonra Galatasaray, Beşiktaş yarıştan kopunca götüm götüm olur blogunda maç veren liseliyle savaşmak icin milyonlarca insanı blog erişiminden mahrum edersin tabi "sefkili" şansal amca.
Sonra rekabet bitmesin diye elini kolunu federasyonunda MHKninde kasıklarına kadar sokar "parasını ben verdim sunni de olsa rekabet olsun" edalarıyla ligin içine sıcarsın tabi.
Sonra seni tüketen biz "mallar" hiç uyanmayalım diye bir Alman hakem eskisi getirir bütün sezon her ne karar verilirse "şöön şöön maynşaft ya ya vundebah" diyerekten onaylatırsın. Kan gövdeyi götürür hakem haklıdır, hakem kameranıza tükürse pozisyon sağanak yağmurdur..
Futbolun "endüstri" olmasını biz istemedik. "Endüstriyel Futbol" denen laneti siz sardınız başımıza. Bu iş renklere aşkla kalmaz futbol bir endüstridir dediniz. Ozaman bu fabrikayı adam gibi işletin. Bizim "Futbol İşletmemiz" zarar etmekte. Her sene milyonlarca dolarlık milli servet yurt dışına akmakta. Bunun karşılığı olarak bu endüstrinin ülkeye katacağı deger, futbolcu satmak, Avrupa Kupalarında başarı elde ederek ödül parası kazanmak, Avrupa ve Dünyada izlenecek hale gelebilip lig maçlarını pazarlayabilmek ve adından söz ettirdikçe ülke tanıtımına katkı sağlamak. Eğer bu gelir kalemlerinden hiçbiri işlemiyor ve buna rağmen götü kadayıf tepsisi olmuş adamlar Boğazda içip sıçarak futbol kariyerlerini tamamlasın diye tonla paralar harcıyorsak sizin idare edeceğiniz endüstriyi yerim ben arkadaş. Beceremiyorsanız bize forma için oynayan amatör ruhlu takımlarımızı geri verin. En azından biz zevk alırız memleket ekonomiside zarar etmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder